Dilbilgisi Sorunları - İmla konuları

Hocam merhabalar,

Öncelikle nasılsınız? :)

Sizi birkaç dil bilgisi sorusuyla ilgili rahatsız ediyorum aslında. Çevirmenlik ve kitap editörlüğü yapıyorum. Çoğunlukla TDK'ya bağlı kalmaya özen göstersem de, bazı noktalarda kafam karışıyor, sizin de fikrinizi almak istedim.

Mesela şu şapka meselesi... :) Ben şapkasız versiyonu ayrı bir anlama gelmeyen sözcüklere şapka koymuyorum ama acaba doğru mu yapıyorum? Yani 'hâlâ'yı şapkalı kullanıyorum ama 'hikaye'ye yahut 'rüzgar'a şapka koymuyorum. Fakat bir yandan da okumayı kolaylaştırmak için koymam gerektiği hissine de kapılmıyor değilim. :) Sizce ne yapmalıyım? (Bir de i üzerindeki şağkalar var: resmî, askerî vs... bu konuda da emin değilim tabii.)

Bir diğer mesele de şu: TDK'nın yazım kılavuzunda kurum ve kuruluş isimlerinden sonra gelen eklerin kesme işaretiyle ayrılmaması gerektiği yazıyor. Türk Dil Kurumunun derken böyle yazmak gerekiyormuş yani ama bu hiç alışık olmadığımız bir uygulama. Türk Dil Kurumu'nun şeklinde yazıyorum ben daima. Elbette bu konuda tutarlılık daha önemli ama, yine de sizin görüşünüzü almak istedim.

Bir de özel olarak sormak istediğim iki sözcük var: "tabii ki" / "tabi ki" ve İstanbulluların ! :) Sanırım "İstanbulluların" ya da "New Yorkluların" yazarken eklere dokunulmuyor ama yine de emin olamadığım bir durum var ortada. "Tabii ki" konusunda da sürekli şüpheye düşüyorum.

Şimdilik sorularım bu kadar. Şimdiden vaktinizi aldığım için çok özür dileyerek ve fakat hâlâ hocam olduğunuzu hissettiğim için biraz da rahatlıkla, çok teşekkür ediyorum. :)

Sevgiler (Gül Korkmaz)

Cevap


Merhaba, TDK'nin imla kurallarında sık sık değişiklikler yapması, farklı imla uygulamalarının olması vs. gibi durumlar, yazıyla uğraşanların canını sıkan, yazdıklarının doğruluğundan emin olamama duygusu uyandıran bir durum. TDK'nin bunda vebali olduğu kadar, imla konusunun azçok dilbilgisinden anlayan herkesin istediği gibi at koşturabileceği bir alan olarak görmesinin de payı var.
İmdi, ben imla konusunu bilim değil uzlaşma konusu olarak görmekteyim. Uzlaşma ise TDK'nin oluşturduğu kurallar çerçevesinde yapılmalı, TDK'nin kural oluşturucu kurullarına, ikide birde imlayı değiştirmemeleri konusunda baskı yapılmalıdır.
Senin bahsettiğin konular hakkında ise şunları söyleyebilirim:
Şu şapka 'düzeltme işareti' konusunda aslında TDK uygulamayı epeyce yalınlaştırdıve kolayca öğrenilebilecek 3 madde hâlinde topladı kuralları:
1) İki kelime eş yazımlı ancak biri uzun ise düzeltme işaretini kullan: adet X âdet alem X âlem, hal X hâl, hala X hâlâ vs.
2) Arapça ve Farsçadan dilimize giren birtakım kelime ve eklerle özel adlarda bulunan ince g, k ünsüzlerinden sonra gelen a ve u ünlüleri üzerine konur: dergâh, tezgâh, dükkân, hikâye, rüzgâr vs.
3) Nispet i'sinin belirtme durumu ve iyelik ekiyle karışmasını önlemek için kullanılır. Yani bir kelime hem iyelik veya akuzatif ekini (i) olarak alabiliyorsa, bu kelimeye nispet eki geldiğinde düzeltme işaretiyle yazılır. asker kelimesi iyelik veya akuzatif eki olarak (i) alır, o zaman nispet eki aldığında (î) şeklinde yazacağız: askerî. içtima kelimesi ise akuzatif eki olarak (ı) alır. O zaman nispet eki geldiğinde onu kısa (i) ile yazabiliriz : içtimai meseleler. akl (akıl) kelimesi (iyelik veya akuzatif eki olarak (ı) alır: onun aklı, aklı gidermek vs. O zaman akli kelimesinde nispet ekini düzeltme işareti kullanmadan yazarız. Bu da bu kadar. Akıldı tutması kolay bir kural. Bence düzeltme (şapka) işaretleri konusunda bir zorluk ve sıkıntı yok.

Kurum ve kuruluş isimlerinden sonra gelen çekim eklerini kesmeyle ayırmayın diyor TDK. Ben de buna uymaktayım. Koymayın diyorlarsa koymayız. Mala davara zararı yok. İmlada işaretleri azaltmak her zaman daha iyidir.

İstanbullu, ANkaralı vs. derken bu özel adlardan sonra gelen +lU eki yapım eki olduğu için kesmeyle ayrılmaz. Hatta bundan sonra gelen çekim eki de artık kesmeyle ayrılmaz. İstanbullunun. New Yorkluların. Bazıları bu durumlarda kesme işareti kullanıyor ama ne yaparsın, bir sürü insan trafik kurallarına da uymuyor. Çoğu zaman bilmemekten.
(Tabii ki) edatında tabi+î sondaki i, nispet ekidir. tabii, yani doğal. Türkçede bu bir tasdik, hatta bazan anlamca boş bir edat halinde kullanılıyor. Kelime sonundaki iki /i/ fonemi kontraksiyonla birleşerek tek ve uzun bir ünlüye, sonra kısa bir ünlüye dönüşüyor. tabi. - Yarın derse geliyor musun? - Tabi, tabi! - Bana 5 bin dolar kadar borç verebilir misin? - Tabi canım, lafı mı olur, on bin bile veririm! gibi. Demek istediğim (tabii) ile (tabi) aynı şey. İkincisi konuşma dilinin ses düzenine uymuş şekil. Onu da yazı da, konuşma Türkçesinde kazandığı ve anlam boşalmasına maruz kalmış şekliyle göstermek istersek elbette tabi, tabiki (halbuki gibi bitişik) yazmak gerekir. Ancak kelimenin sıfat olarak kullanımında her zaman (tabii) şeklinde yazmak gerektiğini ifade edeyim (tabii afetler) vs.
Umarım sadre şifa cevap verebilmişimdir.

Selam ederim.
Not: Evlendiğin haberine çok sevindim. Allah bir yastıkta kocaltsın. (Artık bir yastıkta yatılmıyor ama, sözün gelişi.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dilbilgisi Sorunları - 1 : Ek Yığılması ve 'Kendi' Zamiri Hakkında

Sezai Karakoç'tan Masal